ARİF YILMAZ Manisa ve Tarihi

06/12/08

Giriş
Hakkımda
Manisa ve Tarihi
Salihli
Köseali
Halep
Görüş
Dünyada Türkçe
Fotoğraf Galerisi

 

MANİSA

 

bullet

TARİHİ 

bullet

İDARİ YAPISI

bullet

SOSYAL VE KÜLTÜREL YAPISI

bullet

COĞRAFYASI

bullet

TURİZMİ

bullet

EKONOMİK YAPISI

FOTOĞRAFLAR

 

 TARİH

a.Türk Egemenliğinden Önce Manisa
   a.1 Tarih Öncesi Dönem
   a.2 Yazılı Tarih Dönemi
   a.3 Türklerden Önce Manisa


b. Türk Egemenliğinde Manisa
   b.1 Anadolu Selçukluları Dönemi
   b.2 Saruhanoğulları Dönemi
   b.3 Osmanlı Dönemi
   b.4 Milli Mücadele Dönemi
   b.5 Cumhuriyet Dönemi
   b.6 Atatürk ve Manisa

 

a.Türk Egemenliğinden Önce Manisa

 a.1 Tarih Öncesi Dönem
Gediz kıyısında, Salihli ilçe sınırları içinde bulunan ve Yontma Taş Dönemi’ne tarihlenen bir dizi ayak izi, bölge tarihinin bu dönemle başladığını düşündürmektedir.
Kula Yanardağı tüfleri içinde bulunan bu izlerin incelenmesiyle bunların, taşıdığı yükü zaman zaman yere bırakan bir insana ait olduğu kanaatine varılmıştır. Yontma Taş Devri insanının avcılık ve toplayıcılıkla geçindiği dikkate alındığında, taşınan yükün bir av hayvanı veya çevreden toplanmış besinler olabileceği akla gelmektedir. Tarihleme çalışmalarının sonucunda bu ayak izi dizisinin 26.000 yıl öncesinden kaldığı tespit edilmiştir.
Manisa’nın Kırkağaç ilçesi Gelenbe Bucağı’na bağlı Yortan Köyü’nde yapılan çalışmalarla İlk Tunç Çağ’a tarihlenebilen bir mezar kültürü ortaya çıkarılmıştır.
Manisa yöresinde, yüzey araştırmalarıyla elde edilen İlk Tunç Çağ’a tarihlenen birkaç buluntu da elde edilmiştir. Troya II çanak çömleğinin varlığı, Britanya dışında bütün Batı Anadolu’da tespit edilmiştir.


a.2 Yazılı Tarih Dönemi
Hitit kaynaklarında yer alan bilgilere göre Manisa ve çevresi Hitit Devleti ile Assuva Devleti sınırları içinde yer almaktaydı. Bugünkü şekliyle, Manisa’nın kuzeyi ve doğusu, Balıkesir’in güneyi ve Kütahya’nın batısı ile sınırlanan bölgedir.


Lidyalılar Dönemi
Antik çağda Lidya olarak adlandırılan devletin sınırları güneyde Küçük Menderes, kuzeyde Bakırçay nehirlerine, doğuda Demirci dağları ile batıda İzmir’e uzanmaktadır. Lidyalıların başkenti Sart’ın da (Sardes) Anadolu’daki Bronz Çağı yerleşmeleri arasında yer aldığı bilinmektedir.
Mitolojik kaynaklara göre, Lidyalılara adını veren Lidos adında bir kahramandır. Lidya Krallığı’nı 57 yıl elinde bulunduran, siyasi ve ekonomik birçok başarıya imza atan kral Alyetes’in ölmesi ile yerine oğlu Kroissos geçmiştir. Kroissos dönemindeki ekonomik ve kültürel zenginlik sayesinde Sart bu dönemde dünyanın en önemli merkezlerinden biri durumuna gelmiştir. Sart civarındaki altın madenleri ekonomik zenginliğin en önemli nedenlerinden biridir.
Anadolu’da Lidya, Med, Babil ve Kilikya devletlerinin oluşturduğu siyasal denge ve uyum, Pers Prensi Kyros’un Medlere karşı ayaklanması ile bozulur. Savaş sonunda Sart, yağmalanarak Perslerin eline geçmiştir.
Lidya, Mermnad hanedanının yönetimindeki yaklaşık 141 yıl içinde kültür, sanat ve ekonomide yüksek bir seviye kazandı.
Sart kazılarında bulunan yazıtlardaki Lidya dili ve yazısı R. Gusmani tarafından okunmuştur. Lidya yazısı örneği ve okunmuş kitabeler bugün Manisa Müzesi’nde de bulunmaktadır.
Lidyalılar tarihte ilk kez para basan ve paraya devlet güvencesi kazandıran bir kavimdir. Lidyalılara karakter kazandıran bir başka özellik de oluşturdukları, krallara ait nekropoldür. Bu nekropol bugün Salihli ile Gölmarmara arasındaki Bintepeler olarak bilinen sahadır. Buradaki yüzden fazla irili ufaklı tümülüs, Lidya krallarının ve soylularının anıt mezarlarıdır.


Persler Dönemi
Anadolu’da kalıcı bir yönetim kuran ilk siyasal güç Persler olmuştur. Ülkede 23 büyük satraplık (askeri valilik) oluşturulmuştur. Lidya ve Manisa bölgesi Pers’lerin Çaparda dedikleri satraplık sınırları içine alındı.
M.Ö. 500’den sonra Manisa’nın batısındaki kıyı kentlerinde Perslere karşı art arda ayaklanmalar çıktı. Ekonomik gücü zayıflayan Pers İmparatorluğu giderek daha despotik bir devlete dönüştü. Satraplıkların gücünün zayıflamasından yararlanmak isteyen Makedonya Kralı Büyük İskender, M.Ö 334’te Trakya üzerinden Anadolu’ya geçerek Pers ordularını Granikos Çayı kıyısında büyük bir yenilgiye uğrattı. Hızla Suriye’ye ilerleyen İskender, Pers Devletini kısa sürede çökertti.

 

Büyük İskender ve Diadokhlar Dönemi
Makedonya Kralı Büyük İskender istila ettiği bölgelerde yerel yöneticilere dokunmamıştır. Yunan dünyasının Pers ve Mısır kültürüyle iyi ilişkiler kurmasına yönelik bir politika izlemiştir. Trakya satrabı Lisimakhos, tüm Trakya ve Batı Anadolu üzerinde otoritesini kurdu. Lisimakhos, M.Ö. 282’de, Manisa’nın kuzeyinde Korypedion diye anılan yerde, Suriye kralı Seleukhos’un yönetimine geçti. Seleukhos idaresi altındaki Manisa, M.Ö. III. yüzyılın ortalarında, diğer batı Anadolu kentleriyle ulaşım kolaylığına sahip olmasından dolayı, askeri bir koloni haline getirildi.


Bergama Krallığı Dönemi
Manisa ve çevresinin bütünüyle sınırları içinde bulunduğu Bergama Krallığı’nın egemenliği Toroslar’ın batısına kadar uzanıyordu. Bergama krallarıyla egemenlik kavgasına girişen bölgedeki güçler arasında Seleukhoslar, Manisa ve yöresindeki etkilerinden dolayı dikkat çekmektedir. Seleukhosların, Batı Anadolu üzerinde yoğunlaşan saldırıları Bergama’yı Roma’ya yakınlaşmaya zorlamıştır. Bu durum Anadolu’yu Roma’ya terk etmek istemeyen Seleukhosların, Manisa çevresindeki Spilos Dağı eteklerinde Romalılara yenik düşmesiyle çözüme kavuştu. Yapılan anlaşma gereği bütün Batı Anadolu Roma egemenliğine girdi. Savaş sırasında Romalılara destek veren Bergama Krallığı, Roma’nın desteğinden yararlanarak Anadolu içlerine kadar egemenlik alanını genişletmiştir. Ancak Roma İmparatorluğu’nun Anadolu’da güçlü hükümdar bırakmamak istemesi ve yayılma özlemi sonucunda Bergama Krallığı’na son verilmiştir (M.Ö. 129).


Romalılar Dönemi
Bergama Krallığı’nın sona ermesiyle birlikte Sart başta olmak üzere, Manisa ve çevresi Romalıların idaresine geçti. Sart kenti bu dönemde giderek önemini yitirdi. Fakat Manisa, Roma ordularının doğu seferleri için ilk menzil olma özelliğini kazandı. Yörenin tarım ve zanaatla uğraşanları Roma ordusunun ihtiyaçlarını karşılayarak ekonomik bakımdan güçlendiler.
M.Ö. 17’de İmparator Tiberius döneminde tüm Ege kıyılarında, Batı Anadolu’da ve özellikle Manisa’da büyük bir deprem oldu. Büyük yıkıma yola açan depremden sonra Tiberius bütün kentlere yardım gönderdi. Bu arada Manisa yeniden kuruldu. İmparator Theodosius döneminde, Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı ve Manisa, Doğu Roma veya Bizans Devleti sınırları içinde kaldı.


Bizans Dönemi
Bizans döneminde Manisa bir piskoposluk merkezi haline getirildi. VII. yüzyıldan başlayarak Bizans Devleti’nin Thraksion Theması (vilayeti) içinde yerini aldı. IV. Haçlı seferi sırasında merkezini İznik’e taşıyan Bizans, Selçukluların saldırılarını Alaşehir’e kadar uzatmalarına rağmen, Manisa ve yöresini elinde tutmayı başardı. Ancak Anadolu Selçukluları’nın zayıflamasıyla birlikte bağımsız davranmaya başlayan Türkmen beylikleri Bizans’ı zor duruma düşürdü. XIII. yüzyılın sonlarında Alaşehir, Salihli, Demirci ve çevresinde etkili olan Saruhan Bey, 1313 yılında Manisa’yı Bizans’ın elinden aldı.


a.3 Türklerden Önce Magnesia/Manisa Şehri
Antik dönem yazarlarından Plinius tarafından, kentin ilk yerleşiminin bugünkü yerinden yaklaşık 7 km. doğuda bulunan Yarıkkaya mevkiinde olduğu ve Tantalis adını taşıdığı bilinir. Cicero ve Aristides de Tantalis kentinden söz etmekte ve yerinin Sipylos üzerinde bulunduğunu belirtmektedirler.
M.Ö. XII. yüzyılın başlarında meydana gelen büyük göç hareketleri sırasında tahribat nedeniyle kentin yok olduğu tahmin edilmektedir. Fakat Tantalis’in ortadan kalkmasından sonra, aynı yerde Sipylos adıyla yeni bir şehrin ortaya çıktığı görülmektedir.
M.Ö. VII. yüzyıla gelindiğinde Lidya Krallığı’nın tahtına, Mermnadlar hanedanının kurucusu Giges’in geçtiği görülmektedir. Mevcut bilgilere göre, Giges birkaç kez saldırdıktan sonra “Magnesia ad Sipylum= Sipylos yakınındaki Magnesia” şehrini ele geçirmiştir. Magnesia ad Sipylum kentinin kimler tarafından, ne zaman kurulduğu belli değildir. Eldeki bilgilerden hareketle, Magnesia kentini kuranlar, bugünkü Yunanistan’ın Teselya bölgesindeki Pelion Dağı civarında yaşayan Magnetler’dir. Magnetler, Batı Anadolu’ya göç ettiklerinde, önce Menderes Nehri kıyısındaki Magnesia’yı, daha kuzeye giden bir kolu da Sipylos Dağı eteğindeki Magnesia’yı kurmuşlardır. Sonra kurulan şehri Menderes Magnesia’sından ayırt etmek için, “Magnesia ad Sipylum” adını kullanmışlardır. Magnesia adını Sipylos Dağ’ında var olduğu iddia edilen mıknatıs özellikli demir madenine bağlayanların yanında, ismin Lidya veya diğer Ön Asya dillerinden gelmiş olabileceği de iddia edilmektedir.
Lidya Devleti’nin Perslere yenilmesiyle Pers idaresi altına giren Magnesia, yakınındaki Kral Yolu sayesinde, ekonomik açıdan gelişmiştir. M.Ö. 334 yılında Perslerin Makedonyalılara yenilmesiyle, Manisa üzerinde iki yüz yıldan fazla süren Pers egemenliği sona ermiştir. Manisa, bundan sonra sırasıyla Makedonya, Seleukhoslar, Bergama Krallığı, Roma, Bizans egemenliği altında kalmıştır. Hıristiyanlığın doğuşu ve takip eden yıllarda dini bir rolü bulunmayan şehir, Bizans döneminde piskoposluk merkezi haline getirildi.
Magnesia Bizans’ın son zamanlarında Batı Anadolu’nun büyük şehirlerinden biri haline gelmiştir. Bunun en önemli sebebi, İstanbul’un 1204’te Latinler tarafından işgal edilmesinden sonra, İznik İmparatoru Ionnes Dukas Vatatzes’in, 1255 yılına kadar Magnesia’da oturmasıdır. Bu dönemde şehir imparatorluğun merkezi durumuna gelmiştir.


b. Türk Egemenliğinde Manisa


b.1 Anadolu Selçukluları Dönemi
Türkler, 1081 yılında Batı Anadolu’ya yönelik giriştikleri faaliyetler ile Alaşehir, Sart gibi bazı merkezleri ele geçirmişlerdir. Ancak 1097’deki Haçlı Seferi sırasında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıf düşmesiyle Batı Anadolu’daki birçok kale ve şehir Türklerden geri alındı.
Anadolu’da yer alan Türk Beylikleri arasındaki siyasi rekabeti fırsat bilen Bizans İmparatorluğu, Edremit-Antalya arasındaki bölgeyi işgale girişti. Bu girişimler üzerine, Kayseri Selçuklu Emiri, Bizans ordusunun bulunduğu Alaşehir üzerine yürüdü. Türk kuvvetleri ağır bir yenilgiye uğradı. Anadolu Selçuklu Sultanı Mesud zamanında ise Anadolu, Türkler için daha emniyetli bir hale getirilmiştir.
Sultan II. Kılıç Arslan dönemine gelindiğinde, Bizanslılar yeniden Anadolu’ya hakim olmak amacıyla Konya üzerine yürüdü. Bizans ordusu, Anadolu Selçuklu ordusu ile Miryokefalon’da giriştiği savaşta büyük bir bozguna uğradı (1176).
IV. Haçlı Seferi sırasında Manisa ve yöresi İznik Bizans İmparatorluğu sınırları içinde yer alıyordu. XIII. yüzyılın başlarındaki Haçlı saldırıları, Bizans’la mücadeleler ve hakimiyet kavgaları Anadolu Selçuklu Devleti’ni yıprattı. Bu dönemde Batı Anadolu üzerine yeni bir harekete girişilmedi.


b.2 Saruhanoğulları Dönemi
1300 yılı civarında Alaşehir ve Salihli çevresini alarak beyliğini kuran Saruhan Bey’in Manisa çevresinde hakimiyet kurduğu yerler, başta Demirci ve çevresi olmak üzere bugünkü il topraklarının kuzey ve kuzeydoğu kısımlarıdır.
Konumu itibariyle ele geçirilmesi zor bir yerde ve etrafı surlarla çevrili olan Manisa, ancak 1313 yılında fethedilmiştir. Saruhan Bey tarafından Regaib Kandili gecesi (25-26 Ekim) ele geçirilen Manisa, bu tarihten itibaren Saruhanoğulları’nın da merkezi oldu. Türkler Manisa’yı fethettikten sonra ismini değiştirmeyerek, kendi söyleyişlerine uygun hale getirdiler. Merkez yapılan Manisa şehri, imar hareketleriyle bir Türk-İslam şehri kimliği kazandı.
Manisa’yı fetheden Saruhan Bey kısa sürede Adalar Denizi kıyılarına doğru sınırlarını genişleterek aynı zamanda deniz gücü haline geldi. Donanma ile elde ettikleri ganimet zenginliği kültür hayatına da yansıdı. Cami, medrese, zaviye, tekke ve kütüphaneler yapıldı.
Saruhan Bey’in 1346’da ölümü üzerine, yerine oğlu Fahreddin İlyas Bey geçti. İlyas Bey zamanında Osmanlılar, Karesi Beyliği’ni ele geçirerek, Saruhan iline komşu olmuşlardı. Yine bu dönemde İzmir, Latinlerin elinde bulunuyor ve bu durum Saruhanoğulları’nın denizcilik faaliyetlerinden gelir elde etmelerine engel oluyordu. İlyas Bey’in ölümüyle yerine geçen Muzaffereddin İshak Bey zamanında Manisa en parlak devirlerinden birini yaşamış, şehirdeki imar faaliyetleri şehrin çehresini değiştirmiştir.
1379 yılında ölen İshak Bey’in yerine aynı yıl oğlu Orhan Bey geçmiştir. Orhan Bey de babasının siyasetini takip etmiş ve Osmanlılarla ilişkilere dikkat etmiştir. Ancak, Orhan Bey kardeşi Hızır Şah ile iktidar mücadelesine girişmiş ve 1. Kosova Savaşı öncesi beyliğin yönetimi Hızırşah’a geçmiştir. Hızırşah döneminde Saruhan toprakları barış yoluyla Yıldırım Bayezid’e bırakılmıştır. Yıldırım Bayezid Saruhan topraklarının büyük bir kısmını Karesi topraklarıyla birleştirerek, sancak olarak oğluna bırakmıştır. Beyliğin geri kalan toprakları olan Demirci, Adala, Gördes, Kayacık ve Kemaliye yöresini de Hızırşah’ın idaresine bıraktı.
Yıldırım Bayezid’in 1402’de Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesinden sonra, Osmanlı tarafından kaldırılan beylikler, Timur eliyle yeniden hayat buldu. Saruhanoğlu Orhan Bey’e ülkesini geri verdi. Timur’un üst hakimiyeti ile beylik yeniden dirildiyse de, bir süre sonra Orhan Bey ve Hızırşah arasında yeni bir iktidar kavgası doğdu. Hızırşah, yönetimi Orhan Bey’in elinden aldı. Hızırşah, Yıldırım’ın oğulları arasındaki taht kavgasında, Manisa’da sancakbeyliği yapan Süleyman Çelebi’nin yanında yer almıştır.
Çelebi Mehmed’in Saruhan topraklarını yeniden Osmanlı hakimiyeti altına aldığı tarihte, beyliğin başında Hızırşah bulunuyordu.
Çelebi Mehmed’in bölgeden ayrılmasından sonra, İshak Çelebi’nin diğer oğlu Saruhan’ın bölgede yeniden hakimiyet kurduğu anlaşılmaktadır. Saruhan Bey, Çelebi Mehmed tarafından bertaraf edildi. Fakat Saruhanoğulları’nın diğer bireyleri, Demirci ve Gördes çevresinde, Osmanlı düzeni içinde varlıklarını sürdürdüler.

 

DEVAMI

Giriş | Hakkımda | Manisa ve Tarihi | Salihli | Köseali | Halep | Görüş | Dünyada Türkçe | Fotoğraf Galerisi

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 10/10/08