DÜNYANIN EMSALSİZ KALESİ HALEB’ÜŞ-ŞEHBA
Tufandan sonra ilk yapılan şehir Mısır'da arz Hasanda Ureyş'dir. Mısır, Şam ve Halep'tir. Beni İsrail memleketinin eskisidir. Arap târihinde adı Zâtülavâmid'dir. Çünkü bütün iç kalesi sütunlar üzerindedir. Once İbrahim Halilürrahman makamı olmuştur. Sonra sırasıyla frenklerin, Abbasilerin, Eyubîlerin, Fatımîlerin, Âl Türkmenin ve nihayet Çerkes kölemenlerin eline geçip 921 târihinde Sultan Selirn Mısır fethine giderken (Sf 53) Çerkes hâkimi Hayrebay kalenin anahtarlarını Selim hana teslim etmiş, Halep, vezirlikle Karaca Paşaya, mevleviyetide Çömlekçi-zâde Kemal Çelebi efendiye ihsan olunmuştur. Sancağında olan has subaşılıkları evvelâ Şehrin subaşılığı, Bab, Bu sabuh, Hantiman, Selimen, Riyha, İdlib, Rekfelun ve Antakya'dır. Halep eyâleti yedi sancaktır. Bunlar (Kilis ekradı, Birecik, Maarra, Azez, Türkmen sancaklarıdır, Halep, paşa sancağıdır. Yakın zamanlara kadr Azez ve Kilis, Valide Sultan hassı idi. Halep muhassılı, bütün pâdişah malını tahsil eder. Halep'te defter kethüdası, defter emini, çavuşlar kethüdası, çavuşlar emini, çavuşlar kâtibi, tercüman başı, Şahbenleri, Sipahi kethüdâ yeri, yeniçeri serdarı, çavuşu, dizdarı ve kale askeri vardır. Halep eyâleti dokuz yüz kılıçtır. 104 zeâmeti, 799 tımarı vardır. Senelik mahsulü (37327800) akçedir. Bütün cebelileriyle 10 bin asker olur. Hakir bu kanunları, Melek Ahmed paşa ile Halep eyâletinde iken Defter-i Hakaniden çıkarıp yazdım. Halep eyâleti beş yüz akçe mevleviyettir. Adalet üzere senede 30 bin kuruş hâsıl olur. Istanbul tarafından bir keçeli kapıcı Ruûs-i Humâyunu ile Muhzır başısı, Sipahi ocağından Perişânî destârı ile kethüdâsı, yeniçerilerden Keçeli çukadarı vardır. Kazaları şunlardır: (Kilis, Azez, Maarra, Hantiman, Selimen, İdlib, Riha, Bu sabuh, Bab, Antakya, İskenderun, Piyas, Belen).
Halep şehrinde dört mezhep şeyhülislâmları, bilginler, mollalar, şeyhler, hatipler, imamlar vardır. Âyân ve eşrafı sayısızdır. Yedi emanet vardır.
Bu büyük şehrin büyüklüğü ve şekilleri beyan olunur:
Evvelâ iç kale var. Bunun etrafındaki büyük varoşu kuşatmış, karşın yüksekliğinde ve onar Mekke ziraı enli duvardır. Antakya kapısından Sultan Ebubekir kulesi köşesine kadar 500 adımdır. Buradan yokuş yukarı Kireç kapısına kadar 500 adım, 13 kuledir. Bu kapıdan içeri girecek yerde sol kule zindanı, katil ve borçlular zindanıdır. Kireç kapısı kıbleye bakar. Buradan Şam kapısına kadar 800 adım ve beş kuledir. Bu kule kapısının sol tarafında (El melikül Eşref Ebünnasr bin Sinan Hallâdallahu mülkehû bihamd ve âlihi) yazılıdır.
Şam kapısından Sirab köşesine kadar 400 adım, oradan Nirah kapısına kadar 350 adım ve buradan Kızılkapıya kadar 600 adım ve yedi kuledir. Buradan Menkûse kapısına kadar 900 adım ve altı kuledir. Buradan karanlık kapıya kadar 600 adım ve on bir kule, sekiz dirsektir. Buradan Cedidiye kapısına kadar hep kefere mahalleleridir ve 900 adım, sekiz kuledir. Buradan Karaca kapısına kadar 800 adım ve yedi kule, sekiz dirsektir. Buradan Cenin kapısına kadar 400 adım ve beş kuledir. Buradan Antakya kapısına kadar 500 adım ve 8 kuledir. Böylece Halep'in dış kalesi 7300 adım, 83 kule, her kule arası 20, 25’er bedendir. 60 dirsektir, 9 kapıdır. Her kulede, hangi pâdişah tarafından yapıldığına dair tarihler yazılıdır.
(Sf. 54)
İç kalenin yüksekliği 30 arşındır. Etrafı 600 adım olup, hendeği 100 adımdır. Bazı katilleri ve fahişeleri bu hendeğe atarlar. İçi tamamen sazlıktır. Çeşit çeşit balıkları vardır. Hendek kenarında Ceylanlar, yabanî koyunlar, keçiler sürü ile gezer. Dizdarı, keçi veya koyun lâzım olunca uğrun kapıdan çıkıp bunları avlar. Dizdarı dışarı çıkamaz. Çıkarsa katlederler. Meğer ki paşalar, beyaz buyuruldu ile davet ederler. İç kalenin kıbleye bakan bir kapıdan başka kapısı yoktur. Bu kapı kanatları kafesli demir kapıdır. Bu kapıdan içeride, yokuş yukarı üç kat demir kapıyı da geçip sağında 80 kulaç bir kuyu vardır. Buraya yakın Hızır makamı vardır. Buradan iç kale evleri gelir. Burada Hazreti İbrahim Aleyhisselâm câmii vardır. Kapısı üzerinde (El meliküssâlih bin Nureddin Ebülfeth İsmail bin Mahmud bin Kasım yâsir Emirülmü'minin fi sene) yazılıdır. Avlusu bahçeliktir. Diğer yerleri mermer döşelidir. Sağ tarafında Hazreti İbrahim nice sene ibadet etmiştir. Burada dört köşe bir tekne olup ineğini oraya sağıp geçinirdi. Yoğurt ve peynir yapmak Hazreti İbrahim'den kalmıştır. Halep (Süt sağmağa derler), Şehb (beyaz demektir). Onun için Halebüşşehba derler. Yukarı doğru bir büyük câmii, 20 dükkânı, bir hamamı vardır. İç ve dış Halep'te 72 mahalle vardır. Nusayri ve Yakubi ve Ermenidir. ……. mahallesi Müslüman mahallesidir.
En büyük câmii (Ulu câmi) olup uzunluğu 400, enliliği 100 ayaktır. 64 sütun üzerine kemerdir. Mihrap kapısı üzerinde (Sultan Kalavun tarafından yapıldığı) yazılıdır. Câminin on iki kapısı vardır. Bu câminin mihrabının sol tarafında Hazreti Zekeriya Aleyhisselâm gömülüdür. Yattığı makamın uzunluğu ve enliliği 200 ayaktır. Kıble kapısı üzerinde târihi vardır. (Benel mescidil meşhur Mahmud sena. Sene 1032)
.................................
Bu târihin aşağısında (Hâzâ binây-ı sadrâzam Mahmud Paşa yessirallahu ma yeşâ) yazılıdır.
Saraçhane ardında Eski Hüsrev paşa câmisi vardır. Avlusunun etrafında sofalar mevcuttur. Kapısındaki târihte (Hüsrev paşa tarafından) yaptırıldığı yazılıdır, Mimar Sinan yapısıdır.
Bundan başka Behramiye câmii vardır.
Sonra, Menkûse kapısı câmii, Tarakçılar câmii, Karlık câmii, Adliye câmii, Şeyh Ali Rumî câmii, Buhtî câmii, Demirci Bayram câmii, Kamasa câmii, İbşir paşa câmii, Kastel Şeref câmii, Kastel haramî câmii, Kastel Kurad câmii, Baba Bayram câmii, Kastel Sultan Murad câmii yakınındadır. Antakya kapısının dışında Haddadın câmii, Halep'in içinde akan nehrin kenarındadır. Niran kapısı dibinde Tevbe câmii vardır. Bu câmide kırk sabah dua edenin günahları affolunur.
Bunlardan başka 61 mescit, 17 dârülhadis, 217 çocuk mektebi, 7 dârülkurra, 6 imâret, 2 hastane vardır.
Meşhur hamamları, Bâb-ı Mürüvvet, (Sf 55) Cüneyn kapısı hamamı, Nira kapısı hamamı, Gılbeciler hamamı, Ağa hamamı, Ulu câmi yakınında dört hamam ki isimlerini bilmiyorum.
70 han olup 47’si kurşun örtülü büyük handır. 7 adet kervansaray vardır.
Şehir içinde çeşmelere Kastel derler. Üç konak yerden Murad ve Fırat nehrinden gelip Ayıntap yakınından geçip Sari gunmen kırk pınarına karışıp Haleb'e doğru gelir. Su yolları bir ara kapanmış olup Süleyman han Acem seferinden dönüşte Halep'te kışladığn vakit Fırat'tan itibaren su yollarını temizletip Haleb'i suya garketmiştir. Kasteller yaptırmış, bilhassa Bâb-ı Ferec dışında kubbeli bir namazgâh ve havuz yaptırmıştır. Halep şehrinde 7 bin su kuyusu da vardır. Şehrin dışında 7 bin bat ve bostan olup, bilhassa hünkâr bahçesi güya İrem bağıdır. Bu bat ile Halep arasında akan nehre sancur nehri derler. Ayıntapta Battal Öyük denilen yerden çıkar. Yalnız kullanılmış sudur, içilmez.
Haleb'in her tarafında çarşılar vardır. Ama Sultani çarşısında 5700 dükkân, iki bedestan ve can otundan başka canlar canı burada vardır. Birçok han ve dükkânların üzeri kurşun örtülüdür. Sokaklar daima sulanıp çarşı serin olur. Bütün sokaklar frengi kaldırımdır. Çöpçüler durmadan sokakları temizleyip çöplerini hamamlara atarlar. 105 kahve vardır. Bilhassa Arslan dede kahvesi 2000 adam alır. Bu kahvede hanende, sazende, rakkas ve hikâyeciler vardır. Bir kere rakkas elinden bu kahve içen, ebedî hayat bulur.
Havuz, şadırvan ve sebiller ile süslü köşk ve saraylar vardır. Paşa sarayının yüzden fazla odaları, divanhaneleri vardır. Canbolat oğlu sarayı, defterdar sarayı, muhassıllar sarayı, Salkım sarayı, Kevakibi-zâde sarayı en meşhurlarıdır. Bu şehirde 176 tekke olup en mükellefleri, Bâbı Ferec dışında Mevlânâ Celâleddin Rûmi makamıdır. Buranın etrafında birçok fukara hücreleri vardır. Semâhanesinde siemâ faslı başlayınca Uşşak makamından çıkıp devri revan usulünde âyini şems ve devr-i veledi derler. Havuzdaki balıklar da âyin yaparlar. Bu tekkenin şeyhi Sultan dördüncü Murad Şatır efendidir.
Haleb'in kuzeyinde bir tepe üzerinde Şeyh Bekrî namazgâhı vardır. Bunu yaptıran Öküz Mehmed paşadır. Öküz Mehmed Paşa Mısır vâlisi iken Mısır kulunu (askerini) kırdığı için (Kulkıran - Mehmed paşa) derler. Burada yine bir büyük meydan vardır, kapısı üıerinde (Fedhuluhâ bi selâmin âminin) yazılıdır. Bahçesinde pek çok ağaç, bir havuz vardır. Mutfağında gelip geçene nimeti boldur. Târihi budur: Ebûbekir ismine bu çeşmeyi Yapdı ismâil ağa hayrat eyleyüb nâmı nigû Tâki feyzinden mezârı şeyh Ebûbekir âbını kamu Âhir oldukda cemâlî didi anın târihin Zemzem-âsâ Kâbe-i uşşaka akdı geldi su
Sf 56
Kale içinde İhlâs dede tekkesi, Tabam yassı Mehmed paşa yapısıdır. Şeyh İbrahim Halebî'nin seksen kıta eseri vardır. Mehmed bin Mehmed, Habul sahilinde gömülüdür. Mevlânâ Muharrem efendi, Şam kapısı dışında gömülüdür. Mehmed Karagülmez efendi, Hacı-zâde demekle tanılır, Şeyh Bekrîler yakınında gömülüdür. Yahudi çarşısı tarafında bu taş altında yetmiş enbiya vardır derler. Kadir gecesi bu mübarek taşa nur indiği görülmüştür. Bütün vilâyet ahalisinin kanaati odur ki bu kudret taşı bu şehirden gide, bu şehir de harap olur. Dört köşe bir taştır. Sonra Ayıntap yolu üzerinde Hacı Bayram dede merkadi, kale hendeği yanında kırklar tekkesi vardır. Bu tekkenin yol üzerindeki penceresi üzerindeki târih: .
Hazret-i pâşây-ı felek-kadr kim
Girdi Baka mülkine imânile Kıldı rakam Sâkinî târihini Ruhiyçün fâtiha kıl cânile (sene 1021)
Paşa sarayı yakınında İbrahim Gülşeni tekkesi, Şeyh Nesimi tekkesi, şeyh Cemaleddin Şirvani, (İbrahim Ethem hazretlerinin mürididir). Tekkesine hasta varan şifa bulur). Bu Halep şehrinde 70 tarikatin tekkeleri vardır.
HALEP ZİYARETGÂHI
Evvelâ Ulu câmide Zekeriye Aleyhisselâm, iç kalede Hazreti Hızır makamı, Nesimî hazretleri, Şeyh Bekri, Şeyh Bayram, Şeyh İhlâs dede, Şeyh Ali Rumî, Kedeleçciler içinde Şeyh Kerhî, Şeyh İbrahim, Şeyh Arabî, Kırklar makamı, Şeyh Yaprak, Şeyh Memo, Şeyh Şahabeddin, Şeyh Cemaleddin ziyaretgâhlarını Allaha hamdolsun ziyaret ettim. Haleb'e on bir kere uğramak nasip olmuştur. Bu şehir halkı hep tarikat ehlidir. İtikat sahibi, dindar, mü'min, tüccar kimselerdir. Hoca Hüsrev efendi târihinde Halep'te 400 bin nüfus olduğu sicilde yazılıdır. Burada Arap, Kürt ve Türkmenler otururlar. Araplar belâgatle konuşamazlar. Havası lâtiftir. Devlet adamları çoktur. Elvan samurlar giyerler. Kadınları altın ve gümüş dibadan sivri takke giyip, üzerine beyaz car bürünürler.
Ayaklarma sarı çizme giyip edepli yürürler. Bütün halkı zevk ehlidir. Hakir 41 yılda 18 pâdişahlık yer gezdim. Haleb'in havasının letafetini hiç bir diyarda görmedim. Dördüncü iklimin ortasındadır. Enlemi 36 derece, 22 dakika, boylamı 14,5 saattir.
Has beyaz ekmeği, Mersin yemişi, dilber yanağı şeftalisi, elması, Şam fıstığı, (aslında Halep nahiyelerine mahsustur), senayünden elvan kadife, atlas, kutnu, makdemi, kuyumcusu, özengisi meşhurdur.
Sf 57
Burada olan Canbolatzâde Ali paşa, Şeyhülisiâm Kevakibi-zâde, Şeyh Bekrî, Şeyh Haydar efendilerle vedalaşıp kıble tarafına gidip beşinci saatte...
HAN-I YETİMAN KALESİ : Mirasçı bırakmadan ölen kimsenin mallarıyla burada bir şehir yapılıp bütün cüzzamlı ve miskinleri buraya sürüp Hantima demişler. Kalesi dörtgen şeklinde bir küçük kaledir. Etrafı beş yüz adımdır. Halep paşasının hassıdır. Hâkimi, subaşısı, nâibi vardır. Bu kalede evli kimse yoktur. Kırk elli oda ve bir câmi vardır.
ACAYİP KUYUNUN HASSASI : Han-ı yetiman nahiyelerinde (Savfe kuyusu) diye bir kuyu vardır. Bir insanı kuduz köpek ısırırsa, kırk gün içinde bu kuyunun suyundan içerse şifa bulur. Ama kırk günden snnra içerse faydası olmaz. Yine kıbleye 6 saat gittik.
SERAKIB KÖYÜ MENZİLİ : Halep toprağında Selimen nahivesidir. 40 - 50 evli Arap köyüdür. Buradan kuzeye gittik.
SELİMEN KASABASI: Halep toprağında paşa hassıdır. 150 akçe şerif kazadır. Zeytini meşhurdur. Suyu yoktur. 6 mahalle 1000 ev, 8 mihrap, 70 dükkân, 2 han, iki hamam vardır. Halkı fellahtır, fyi çiftçidirler. Burada Şeyh Numan ıiyareti vardır. Buradan kıbleye bir saat gittik.
RİYHA KASABASI: Bu da Halep toprağında paşa hassıdır. 150 akçe ile sadaka olunur. Kazadır. Sulu, bağ ve bahçeli yerdir. 8 mahalle 600 ev, dokuz mihrap, iki câmi vardır. Bir hamamı, iki hanı, yetmiş dükkânı vardır. Halkı Tat ve Fellahlardır. Üzümü, fıstığı çoktur.
RİYHA ZİYARETGÂHI: Şehir yakınında Şeyh Ahmet Şabanî, batıda Şeyh Yusuf, şehrin kuzeyinde Şeyh Kasif, onun yakınında Kırklar makamı, şehir içinde Şeyh Mehmed Gazi, Himmetleri hazır alsun.. Buradan batıya iki saat gittik.
BEKFELÜN KASABASI: Selimen nahiyesidir. Zeytinlik içinde 250 evli fellah kasabasıdır. Bir câmii, 3 mescidi vardır. Buradan batıya 5 saat gittik.
İDLİB KASABASI : Halep sancağında Köprülü - Mehmed paşa vakfıdır. 154 akçe şerif kazadır. 14 mahalle, 1345 ev, 14 mihrap, 3 han, bir medrese, altı çocuk mektebi, 300 dükkân, 14 sabun imalâthanesi vardır. İdlib sabunu meşhurdur. Halkı beyaz fellahtır. Ayaklarına postal giyerler Çiftçi bir kavimdirler. Havası çok lâtiftir. Etrafı baştan başa zeytinliktir. Buradan sabahleyin çıkıp dört saatte gittik ve kasabasını geçerek güneye gittik. 100 evli Ahmed Beşe köyünü de geçip...
ŞATIR KALESİ: Halep toprağındadır. Evvelce amansız bir harami yatağı küçük han idi, 1069 da Köprülü - Mehmed paşa yeni bir kale ve han yaptı. Kalesi dörtgen şeklinde ve etrafı 600 adım bir kaledir. (Sf 58) Kale içinde avlusuz 40 harap ev vardır. Kale önünde üç han, kale gibi bir han vardır. Elli dükkân, bir hamam, bir câmii, kırk kubbeli imareti, misafirhaneleri, köşe köşe ahırları var. Han, yan sofalı, birçok hücreli ve binlerce hayvan alır ahırları olup insan kaybolur. Hanın meydanında bir câmi ve altında geniş bir havuz vardır. Bütün binalar kurşun örtülüdür. Bu hayratın dış kapısı önünde dokuz göz köprü vardır. Altından Asi Nehri geçer: Bu nehir Gülbin dağlarından gelip Antakya yakınında Akdenize dökülür. Vakıf mütevellisi Halil ağadan ihsanlar alıp, eski Şaur sağımızda kaldı. Beş saat gittik.
BUDAMA KÖYÜ MENZİLİ: Halep toprağında zeâmettir. Buradan korkunç ormanlar geçip kıbleye gittik Lâtikiye şehri yakınında Akdenize dökülür. Buradan geçip, Dürziler elinde olduğundan Livana kalesini seyretmeden geçtik ve dokuz saat gittik.
BEFLULİYYE KALESİ : Şam Trablus eyâletinde Lâtikiye toprağında 100 evli zeytinlik ve dut ormanları içinde bir köydür. 3000 adımdır. Hepsi Nuseyrîdir. Güneşe taparlar. Kızlarını kendilerine nikâh ederler. Kırmızı gül yanaklı mahbubeleri var ki adamın zülâli iki yerden atar. Bütün kadınları ipek elbiseler içinde gerdanları halhallı, kulakları küpeli kudretten sürmeli gözlüdürler ki:
Görenin aklı gider özge temâşâdır bu
Gayet şivekâr ve işvelidirler. Saçlarını büklüm büklüm döküp âşıkları, zülüfleriyle avlarlar. Bunlara kâfir disen adamı öldürüp on bin kuruş cerime verirler. On binden fazla imişler. Misafire çok itibar ederler. Buradan on adam alıp yolda Ethemî tarikatından Şeyh Türeyre'yi geçtik. Bir Nusayrî manastırını da geçip dört saatte...
LÂTİKİYE KALESİ: Hazreti Ömer zamanında Halit bin Velid ve Esved bin Mikdad? İspanya küffarı elinden almış. Kâfe hâdiseleri sırasınra tekrar kâfirler istilâ etmiş olup devleti Meliküttahir zorla almıştır. Sultan Selim Mısır'a giderken Ayas ağa eliyle kalenin anahtarları Selim Şaha gönderilmiş, Trablus eyâletinde sancak beyi tahtı olmuştur. , Yüz köyü miridir. 300 kese hâsıl olur. Arazi dağlık taşlık olduğundan beyi kırk elli bayrak sekban ve sarıca besler. 300 akçe ile ihsan olunur şerif kazadır. Adalet üzere senede 20 bin hâsıl olur. Kalesi deniz kenarında dörtgen şeklinde olup etrafı üç yüz adımdır. Hendeği yoktur. Kale içinde yedi küçük ev vardır. İskele başında kırk elli mahzen vardır. Üzerlerinde bazirgân odaları bulunur. Mısır ve frengistan bazirgânları oturur. Burada aslâ evli kimse yoktur. Limanı 300 gemi alır. Topları limanı korur. Etrafı bag ve bahçelerdir. Vaktiyle Lâtikiyye büyük şehir imiş. Harabeleri görünmektedir. Şehirde 900 ev vardır. Dokuz mihrap olup üçü cuma câmiidir. Hazreti Ömer fetihten sonra burada bir (Sf. 59)
8.cilt
CENNET KOKULU ŞAM KALESİ TOPRAĞI ANBER KOKULU
DIMIŞK-I DÂRÜSSELÂM
1058 de de ziyaret nasip olmuştu. Fakat fazla duramadığımdan tafsilâtiyle yazılamamıştı. Allaha hamdolsun bu 1082 senesi Şevvalinin beşinci günü buraya selâmetle vardık. Siyavuş paşa biraderi Hüseyin paşanın sarayında istirahatimiz temin edildi. İbn Abbas'a göre tufandan sonra ilk defa Cudi, sonra Halep, sonra da bu Şam yapılmıştır. Yapıcısı Nuh'un oğlu Sam'dır. Bundan galat olarak Şam derler. Birçok ellere geçtikten sonra Rum kayseri Herakl'in eline geçti. Ondan da hicretin 13 üncü senesinde Halid bin Velid zaptetti. Sonra Muaviye Şam'da halifeliğini ilân edip Sıffin'de hazreti Ali ile cenk etti. 500 senesinde Sayda ve Beyrut ile beraber frenklerin eline geçti. Abbasilerden el mütteki billâh frenkler üzerine Nureddin Şehid ve amca-zâdelerindn Salâhaddin oğlu Yusuf u gönderdi. Şam, Kudüs, Akkâ, Remle hep kurtarıldı. Nureddin Şehid Salâhaddin'i Mısır'a gönderdi. Fakat Salâhaddin Mısır'da hutbeyi kendi adına okuttu. İkisinin arası açıldı. Bu sırada Nureddin Şehid vefat etti. Mısır ve Şam Salâhaddin'in eline geçti. Müstakil pâdişah oldu. Sonra Şam ve Mısır Çerkes hükümdarlarının eline geçti. 921 de Sultan Selim han Çerkeslerin elinden aldı.
Pâdişah tarafından Şam'ın hassı on kere yüz bin akçedir. Zeâmeti 129, tımarı 868'dir. Şam eyâleti 13 sancaktır. Yedisi hastır. Üçü Salyane iledir. Sancakları şunlardır. Kudüs sancağı, Gazze livası, Safet, Nablus, Cebeli Aclun, Şam (Paşa sancağıdır), Salyane olanlar şunlardır; Tüdmür, Sayda, Beyrut, Karaknuh... 1500 silâhlı yerli yeniçerisi vardır, ama on bin seçme asker olur. Her sene 500 yiğit hacıları hacca götürüp getirir. Cebelileriyle birlikte 9065 kılıç olur. Vezirleri de haslarına göre iki bin askerle sefere eşerler. Şam eyâletinden paşasına 80 bin kuruş gelir. Eğer tüccar ve hacıları soyan Arapları da paşa yağma ederse 100 bin kuruş olur. Şam eyâleti, Fırata kadar Bağdad'a, Arişe kadar Mısır ile, kuzeyinde Maarra'ya kadar halep ile komşudur. Gülbün dağlarına kadar da Şam Trablus ile huduttur. Şam da dört mezhep şeyhülislâmları vardır. Imam-ı A'zam mezhebinden Müftisi 500 akçe molladır. İki bin kadı tâifesi, âyân ve eşrafı pek çoktur.
SARI ARSLAN KALESİ
922 de Selim han Mısır'dan dönünceye kadar dokuz ayda tamamlanmış ve onu görünce Sultan Selim keyfinden (Benim San Arslanım) buyurmuşlardır. Emsalsiz bir kaledir. 40 arşın yüksekliğinde dörtgen şeklinde, 3 kat demir kapılı, etrafı hendekli, içinde Selim han câmii, yetmiş nefer evli, hamamlı bir kaledir. Dış kale, iç kalenin batı tarafındadır, Dış kale çok ferahtır. Onun için Ferahâbad kalesi demişlerdir. Etrafı hendektir ama o kadar derin değildir. Kalenin kıble ve kuzey tarafı çöldür. (Sf 104)
Güney ve dağ tarafı taşlıktır. Bu büyük kale içinde bahçesi ve saraylar vardır.
ÜMEYYE CAMİİ VASIFLARI : Rivâyete göre ilk defa tufandan sonra Nuh oğlu Sam yapısıdır. 84 senesinde Abdülmelik oğlu Velid genişletmiştir. O kadar süslenmiştir ki, yer yüzünde emsali yoktur. Bu câınün binasına yüz sandık altın sarfolunmuştur derler.
Rivâyete göre Timur, her kim Yezidi severse zekâtından parasını getirip, versin dedi. Yezidiler, Dürziler, Timaniler ve Mervaniler (Biremedet, Timur Sultan bizim hazreti Yezidi, severmiş, Şam'da bir cennet yaparmış. Bizim Yezid orayı secdegâh edermiş..) diye bir senede altı yüz bin altın, altı yüz bin gümüş kerpiç kesildi. Her kerpiç onar Vakıyye ki, sekizi bir at, 16 sı bir deve yükü idi. Mihrap ve minberi murassa olacaktır deyince Şam eyâletinde mücevher kalrııadı. Bundan sonra bütün Yezidî âyânını câmiye topladı ve onlara:
«Ey Yezidiler, sizden beni evlendirmenizi isterim. Şam'ı hükümet merkezi yapacağım. Bana bir dünya güzeli bâkire kız bulun» dedi. Yezidi şeyhi (Dilerseniz benim kızım sizin yatağınıza girsin» dedi.
Timur kabul etti. Kırk gün kırk gece düğün oldu. Hadsiz hesapsız hediyeler yığıldı. Timur, Emeviyye câmiinde, hazreti Yahya'nın kabri önünde Yezidi şeyhinin kızı ile cima' yapmak isteyince, bütün yezidi bilginleri: «Halk içinde, o bâkire kızın avret yerini nasıl açarsınız?» diye razı olmadılar. O vakit Timur:
«Bire mel'unlar dedi, siz Kerbelâda Hazreti Hüseyin'i şehit edip, İmam Hüseyin'in evlât ve âyâlinin avret yerlerini açıp gezdirdiğiniz vakit, hazreti Peygamberin ırzına leke sürülmüş olmadı mı idi. Şimdi biz, halkın önünde, şeyhinizin kızı ile cima' edelim deyince, şeyhülislâmların ırzına leke sürülür dersiniz. Bire mel'unlar, sizin arzınız nedir? Hepinizi katlederim.»
Deyip, câmiin bütün kapılarını kapatarak ateşe verdi. Yezidin kabrini açıp cesedini yaktı. Ve mezarı içine bütün Tatar askerlerine küçük abdestlerini yaptırttı. Sonra gelip geçen, Yez'idin mezarıdır diye burayı pislediler. Sonra Timur câmii Emeviyyeyi tamir ettirdi. Bundan sonra Timur Kudüs'ü ziyaret etti. Mısır üzerine asker sevketti. Fakat Timur askerini Sâlihiyye'de Mısırlılar kılıçtan geçirdiler. Daha sonra Emeviyye câmiini Mısır sultanı Gavri'nin veziri Sibal mamur etti.
ÜMEYYE CAMİİNİN SİTAYİŞİ: Kıble kapısından mihraba kadar 160 ayaktır Ü'mraniye kapısına kadar uzunluğu 600 ayaktır. İçinde kırk somaki sütun vardır. Bu sütunlar öyle celâlidirler ki, insan yüzünün rengini görür. Mihrap kubbesi dört pâye üzerindedir. Câmiin iç ve dışında 24 kapı vardır. 12 si kıbleye bakar. Câmi içinde 280 kemeri, 280 pencere vardır. Pencereler, kuşlar girmesin diye parmaklıklıdır. Kubbesi, (Sf. 105) küçük, rengârenk, kıymetli taşlarla nakışlanmıştır. Kubbelerin iki tarafı nakışlı tahta tavanlardır. Bu kubbelerde yüzlerce birbirinden kıymetli avizeler asılıdır. Bu avizelerde 10 bin kandil vardır. Câmiin içi, üç sıra uzunlamasına yoldur. Câmiin içinde gayet sanatlı bir müezzinler mahfeli vardır. Hanefi mihrabının iki tarafında küçük sütunlar var ki yeryüzünde benzeri yoktur. Minberi servi, sandal, pelesenk, sandiyan, şimşir ve ceviz ağaçlarındadır, emsalsiz oymalıdır. Velhasıl «Reeynâ câmiiddünyâ cemian ve lâkin mâ reeynâ misle hâzâ». Avlusu mermer döşelidir. Uzunluğu 600, enliliği 250 ayaktır, Etrafında 42 somaki sütun vardır. Sofalar üzerinde 32 sütun, 42 kemer vardır. Kemerlerin üzeri tavandır. Avlunun dört tarafında üç kapı vardır. Kuzeye Kellâsiyye, doğuya Ceyrun kapıları açılır, ortasında bir havuz vardır. Kapıdan hareme giden duvarda §u yazılıdır:
“Ceddede hâzihittekmîm fî eyyâmı mevlânessultan elmelikül Eşref şah Ermen Ebil feth bin Ebû Bekr bin eyyub ezze nasrî şühur s ne selâse selâsin ve sitte mies”
Câmiin üç minaresî vardır. Gece gündüz namaz kılıp oruç tutan evliyâdan Kuloğlu bu minârede ibadet eder. Öyle Dâvûdî bir sesi vardır ki, gece yarısı işiten kalkıp ibadetle meşgul olur.
ÜMEYYE CAMİİNİN AK MÎNARESİ: Câmiin doğusundadır. İttifakla söylendiğine göre ahir zamanda Hazreti İsa bu minare üzerine gökten inecektir. 213 basamaktır. Her basamağı iki karıştır. Her tabakasında hücreler ve hücrelerde evliyâlar vardır. Bu minareden Şam şehri bütün azametiyle görünür. Bu minarenin vasıfları çoktur ama ben ihtisar ettim. Birinci tabakası üçler makamı, ikinci tabakası, yediler makamı, üçüncü tabakası kırklar makamı, dördüncü tabakası hazreti Musâ makamıdır.
HİKAYE: Kavmi hazreti Musâ için, vücudu özürlüdür derlerdi. Bir gün Musâ yıkanmak için Nil'e girdi. Çıktığı vakit, hırkasını üzerine koyduğu taşın yürüdüğünü gördü. Hırkasını almak için çırıl çıplak taşın arkasından koştu, şehre girdi. Bütün halk Musâ'yı çıplak olarak gördü ve vücudunun kar gibi beyaz ve özürsüz olduğunu anlayarak şüphelerinden pişman oldular.
Hazreti Musâ taşa 12 âsâ vurdu. O vakit taş dile gelip; (Ya Musâ ben Allah'ın emriyle yürüdüm. Senin vücudunun özürsüz olduğuna şahitlik ettim,) dedi. Musâ da (Ey taş, bilemedim. Hele dervişe dervişan) diye özür diledi. Sonra taşın deliğine ip takarak boynuna astı. Şimdi apdalların boyunlarına astıkları sekel taşı buııdan kalmadır. Sonra Musâ, Tih sahrasında 40 yıl 300 bin adam ile dolaştı. Gökten Men ve Selva gelirdi. Üzüm, incir, hurma, sirke ve tere gökten iner, karınlarını duyururlardı ama, susuz idiler. Hazreti Musâ tap vurdu. 12 yerinden su fışkırdı. Böylece susuzluklarını da giderdiler. Kur'anı Kerîmde: (Sf .106)
«Fe kulna'drib bi asâkelhacer fefeceret minhüsnetâ aşerete aynen kad alime ünâsin meşrebehüm.»
Sonra bu taş elden ele geçti. Emevilerden Abdülmelik oğlu Velid'in eline geçti. Bu Ak minare denilen İsa minaresine koydu. Bu minarede iki rekât namaz kılıp dua edenin duası kabul olunur.
ÂDEM ALEYHİSSSELAM'IN ADIMI
Avludaki iki sütunun arasına Hezreti Âdem'in adımı derler. Avlunun batısında altı sütun üzerinde bır yuvarlak kubbe vardır. Câmiin 800 hademesi vardır. Cuma günleri kırk yerde çeşitli tarikatlerin sâlikleri tevlid ve tezkir ederler.
Bu ümeyye câmiinden sonra Bakşimat câmii de büyüktür. Bunlardan başka Haşir, Dervişiyye, Addâsiyye, Sinaniyye, Kök meydanında Süleymaniye câmileri (Mimar Sinan yapısıdır) vardır. 2100 tekke vardır. Bunların meşhurları Şeyh Arslan, Abdülkadir Ceylânâ tekkeleridir. Mencik köşkü yanında bir mevlevihane varâ... 40 adet darülkurra, 700 çocuk mektebi, 75 imâret vardır. Bunların gelip geçene nimetleri boldur. 3 timarhane ve şifa yurdu vardır. Şam budalaları çoktur. Zikir ve evrad yeridir ama, inkâr yeri değildir. Bazıları esmâullahın tesirinden silsilekeş olup, timarhaneye girerler. Hekimler onlara ruha kuvvet verecek macunlar verirler. Bu darüşşifaya senede on bin kuruşluk ilâç ve içecek sarfolunur. Yatak, çarşaf, yorganlar gayet temizdir. Öyle ki âyân saraylarında yoktur. 70 hademesi vardır. Hastaların gamını def için günde üç defa güzel sesli hanendeler, sazendeler fasıllar yaparlar. Yâkubi Hüdaya adlı bir hekimbaşısı vardır. Hattâ 1058 de Şam'a vardığamızda devâyı ruh bir kitap yazmıştı.
Hamamları vardır. Sinaniyye hamamı, Defterdar hamamı, Küçük hamam vardır. Hamamdan çıkınca hamamcı yıkanana, bir fincan kahve ve bir elma verir. Çünkü hukemânın dediğine göre hamamdan sonra bir insan elma yerse görme kabiliyeti artar ve vücudu kuvvetlenir. Defterdar hamamı da fevkalâde süslü ve ferahlık vericidir. Havuzunda genç ihtiyar yüzerek eğlenirler.
Bu Şam içinde 240 han vardır. En meşhurları at pazarında Koca Lala paşa hanı (Avlusunda bir mescit, iki bin at alır ahırı vardır). Dervişiye hanı, Sinaniye hanı, İpek hanı (bu memlekette ne kadar ipek aIınıp satılırsa burada tartılarak satılır), Muhtesip hanı (bütün yiyecek ve içecek burada kantara vurulur). Şahbender hanı, Gümrük hanı, Süleymaniye hanı da çok mamur ve meşhurdur.
Şehirde 217 kahvehane olup meşhurları, çadırcılar, Hârrâtın, Fahhâmin, Türkmaniye, Sipahi, Addasiyye, Mehkeme, Sükkeri Nağif kahveleridir. Mansıp kahvesi, on bin adam alır. Fakat diğerleri gibi kârgir kubbeli kahve değildir. Büyük ağaçlar dibindedir. Dört yerde kahve pişer. Suçlular bu hahveye gelirse (Sf. 107) hâkim almayıp kurtulur. İçinden akan nehirde balıklar avlanır. Fincanlar akan suya bırakılır, aşağıda kahveci fincanları kevgir ile toplar. İğrıeciler kahvesi de meşhurdur. Burada pişirilen kahve çay, Badyan, salep, içecek şey, halis süt, kaşar, paluze bir kahvede bulunmaz. Bir tarafındaki gülistan içinde kuşların güzel ötüşlerinden ve selsebillerin akışından ruha gıda olurdu.
Kalenin dört tarafındaki varoşta, on bin saraylar ve evler vardır. Her biri bir bahçe içindedir. Bu varoşun uzunluğu ve enliliği ikişer buçuk saatliktir. Varoşta 6300 dükkân vardır. Sinaniyye çarşısı, Yemen fatihi Sinan paşanındır.
Çarsûy-i hüsnü seyr itdim serâpâ haciyim
Bir vefâ pâzârı yokdur hep cefâ pâzârıdır
Saraçhanesi hiç bir ülkede yoktur. Çakmak pazarı, Sipahi pazarı, Koca Mustafa Paşa pazarı, Zarbun pazarı, At pazarı, Attarlar pazarı, Itrıyyat pazarı, kadınlar pazarı, Fehhâmın pazarı, hallaçlar pazarı, Hayyatlar pazarı meşhurdur. Subaşısı, iki yüz kavas ve levent ile , etmiş cadde, 3800 kısa sokakları muhafaza eder. Kapıcılar ve bekçilerin yekûnu dokuz bindir. Hepsi subaşının hükmündedir. Şehrin çöpleri hamamlarda yakılır. Sokakları çok temiz bir şehirdir.
Şam şehri içinde sekiz nehir akar. Bu sular Şam'ın batısında Kaysun dağı arkasında Kıha'dan çıkar, Mize boğazından gürleyerek şehir kenarında bahçelere gelince sekize ayrılır. Bunların isimleri, (Aynı Beredat ve Barida, Nura, Kanatül Mize, Benyas, Kasta nehri, Ayni Beşkûr ve Adiyye) nehirleridir. Bu sular içilmez. Şehirden çıktıktan sonra bu nehirler, Melek-Ahmed paşa çiftliğinde kaybolur. Bu Mize boğazından Kaysun dağı eteği ile salihiyye şehrine akan nehre Guta derler. Bu beş kısma ayrılıp Salihiyye kasabasını sular. Bu büyük hayrat, Yavuz Selim'indir.
SALİHİYYA KASABASI: Şam'm batısında, Kaysun dağı eteğinde bir havadar şehir de Şam vezirinin hassı ve su başılıktır. Şam mollasının nâipliğidir.
BİRİNCİ SULTAN SELİM HAN CAMİİ
Sultan Selim Mısır'a giderken, Muhiddin Arabinin bir risalesinde (İzâ câessin dahaleşşin azhar bi merkadilmim) cümlesini görüp (sin) den maksat Sultan Selim (şin) den maksat Şam ola.. (Mim mezarı)'ndan maksat Muhiddin olduğunu; Kemal Paşa-zâde Sultan Selim'e bildirir. O gece Sultan Selim rüyasında Hazreti Muhiddin'i görür. Der ki (Ya Selim, senin gelmeni beklerdim. Safa geldin. Mısır gazanı sana müjdeledim. Sabahleyin bir siyah ata bin. O seni bana götürür. Beni hâki mezelletten kaldır. Bu Salihiyye şehrini imar eyle. Bunu bir makam, câmi, medrese, imaret, hamam, mahkeme yap.. Yürü işin rast gele, (Sf 108) Mısır fethi müyesser ola.) Selim han uyanır uyanmaz bir siyah at istedi. Bir saka atını tımar edip verdiler. Ata binip hareket etti. At, Salıhiyye'ye gidip, bir mezbelelikte eşinmeğe başladı. Selim han inip o mezbeleden bir büyük taş çıktı. Selim han taşın üzerinde şu yazıyı okudu:
Hâzâ Kabr-i Muhiddin
Selim Han derhal eteği ile mezbele taşıyınca bir anda gaziler orayı temizlediler. Selim han Şam'da kışlayıp bir türbe, bir câmi, bir han, hamam, imaret, timarhane, medrese, mektep, mahkeme yaptırdı. Allaha hamdolsun şeyhin mezarına üç kere yüz sürmek nasip oldu. Fusus ve Fütûhat meşhur eserleridir.
ŞAM VEZİRLERİ SARAYI : Cadde üzerinde kethüda hücreleri, son
*a içeride hapishane, sonra içeride saray meydanı... Ağalar cirit oynarlar. Dört tarafı karakullukçu odalarıdır. Sonra ahır meydanı... Ahırı bin at alır Sonra- paşanın arz odası.. Saray meydanında bakar bir köşk tür. Bahçe tarafında bir küçük havuzdur.' Sonra sıra halinde ağalara mahsus yetmiş hücre vardır. İç ağaları ve paşa için bir hamam vardır. Vaktiyle 1058 senesinde bu sarayda üç gün misalir olmuştuk. Bu saraydan başka Sipahi pazarının iç tarafında Kasım ağa sarayı, Naşif oğlu sarayı, Türkmen oğlu, Sinan paşa, Rahtvan, Geyvan oğlu, Kadıasker, Viridian, Baş çavuş, Recep Ağa, Abdüsselâm ağa sarayları vardır.
Bütün seyahatim sırasında böyle büyük 12 şehir gördüm. Onlar da Bec (Viyana), Prag, Kaşav, Almanya'da iken Fransa'nın Paris şehrini methettiler ama görmedim. İstanbul, Edirne, Bursa, Mekke ve Medine, Mısır, Halep, Bağdad, Şam). Şam öyle bir şehirdir ki Enbiya diyarı diye meşhurdur. Şeddadın İrem bağı bu Şamda'dır derler.
SERGÜZEŞTİMİN HİKÂYESİ
Kara Mürteza paşa ile Şam'da iken 1058 senesinde Şam'da Şeyh Bekâr adında bir budala var idi. İç oğlanlarından on yiğit bana gelip (Evliyâ Çelebi, lütfeyle, bize hazinedardan izin alıver, Türkmen mahallesinde arkadaşlarımıza gidelim) dediler. Fakat hakir, bunu tehlikeli bulup izin almağa vasıta olmadım. Onlar anahtar oğlani vasıtasiyle bu izni koprmışlar ve bana geldiler ve (Sensiz dirlik yoktur, elbette bu cemiyetimizi perişan etme bilece olun) diye rica ettiler. İster istemez onlarla birlikte yola çıkıp Sinaniyye çarşısına vardık. Adı geçen Şeyh Bekâr çırıl çıplak ve dal olup karşıdan gelir. Hemen bana delice bir sille vurdu. Burnumdan kan akmağa başladı, serasime oldum. Şeylı Bekâr esir dellâlı gibi (Bu gafil âsiyi satıyorum, bir pula...) diye hakiri âleme rezil etti. Mahcubiyetimden vücudum pul pul kabardı. Halk hayrette... Çocuklar alay etmekte.. Hakîr kan ter içinde... Tâ şeyh Arslan hazretlerinin makamına götürüp abdest al dedi, sonra Şeyhin kabrirıe girip Sf 109 (Mürselat sûresini oku!) dedi. Okudum. (Nâziat sıîresini oku!) dedi. Okudum. O da elini açıp bir takım kalenderce haltlar ile gûya dua edip rrıırıldandı. (Estağfurullah de) dedi. Tövbe ettim. Sonra elimden öpüp (Bu kabir üstadımın kabridir. Sen de evlâdım) diye kabirden çıktı. Pabuçlarımı öpüp önüme kodu. Ben de elini öpüp pabuçlarımı giydim. Divaneden kurtulmak mümkün değil. Şam çarşısx içinde (Yâ nuzzârin ve ya nukabâ hâzel veled mazlûm biati elf elf kis...) diye bağırarak beni âlerne rezil etti. Sonra saraya getirip beni Kara Mürteza paşanın eline teslim ederek (bu benim manevi evlâdımdır) dedi ve alnxmdan öpüp gitt: Başınıdan geçenleri Mürteza Paşaya anlattım. Tam bu sırada yetmiş seksen Şanı yeniçerisi subaşı ile birlikte üç ölü ve yedi sekiz yaralı getirdiler. (Aman sultanım, senin iç ağalarxn Türkmen mahallesiaıde fisk ve fücur ederken bilmeyip bastık. Bu kadar adamlarımxzı katlettiler. Hâlâ cenk etmektedirler) deyince paşa yerinden sıçrayıp (Hazinedarı çağırın!) dedi. Gelir gelmez de birkaç yerinden hançerle yaraladx. Deli ve gönüllüleri atlandxrıp o eğlence yerinde büyük cenk oldu. Üç iç ağası bu cenkte öldü. Yedisini de yakalayıp boğdu. Hakir de bu badireye gitmekte idim. Cenabı bâri Şeyh Bekâra illıam ederek hakiri onların arasxndan alıp halâs eyledi. Şeyh Bekâr sebebi ile bu vartadan harndolsun kurtuldum. Ayan ve eşraf samur postin kaph elvan çuka ferace, kontoş ve korekeler giyerler, orta halliler sade, hilâlî hareli hararni giyerler. Kırmızı muhattam sarıp ayaklarına zarbun giyerler. Su ve havasının güzelliğinden mahbup ve mahbubelei gayet güzel olup, kâküllerini perişan ettikleri vakit âşıkların da akxlları perişan olur. Bu şehrin mahbup ve rnahbubeleri Havran'dan gelmfştir. Tabiat sahibi olan kimseler Havran'dan kız alxrlar. Havran (Huran) dan galattır.
Hazreti Âdem Havran'da ziraat yaparken, ikiz doğan çocuklarını birbirinden ayırıp, diğer kardeşleriyle evlendirirdi. Şit, kız kardeşlerinden biri ile evlenmeği kabul etmedi. Âdem, Allaha yalvardı. Cenabı Hak hemen Cibrile emir verdi. Cennet lıurilerinden birini hulle donu ile, mücevher tabak içinde cennet meyvalarından üzüm, incir, hurma, zeytin ve pamuk ile Hazreti Âdem'e getirdi. Hemen Şit'in sabrı kalmayxp huriye el uzatınca Cibril (Hurinin mihrini ver) dedi. Ve Cibrilin öğretmesiyle Lâilâhe illallah Âdem safiyullah) dedi. Yer yüzünde ilk nikâlı böyle olmuştur. Âdem cennette Arapça konuşurdu. Yer yüzüne gelince kendisine unutkanixk ârıız olup Arapçayı unuttu, İberice konuştu, Cennetten gelen huri de Arapça konuştuğu için Şit ile anlaşamıyordu. Ama bir çocuğu oldu. Adı olan bu çocuk hem babasının hem anasının dilini öğrendiğinden ikisi arasında tercürnanlık yapardı. Bu yüzden tercümanların piri dir.
Bu yüzden Havran halkı huriler gibi güzel olurlar.
Şam'ın toprağı verimli, ahalisi zengin, memleket bolluktur. (Sf 110) Her tarafı su, bağ ve bahçedir. Toprağı kalburdan geçmiş gibi înce olup Çin fağfuru gibi kâseler, destiler yapılır. Mulıtesip ve su emiri ağaların defterine göre Şarn etrafında 73 bin bağ ve bahçe vardır. Bu bağlar içinde kırk bin köşk vardır derler.
ŞAM'IN MESİRELERİ
Şam'ın içinden geçen Mize nehrinin iki tarafı çimenlik gülistandır. Bütün âşıklar buraya . akşam üzeri gelip, kimi mâhî (balık), kimi mah parileri (ay yüzlüleri) avlar. Bundan başka Mencik köşkü, Küçük Ahmet Paşa
ŞAM'IN YİYECEK VE İÇECEKLERİ: Beyaz çakal ekmeği, Acem çöreği, peynirli böreği, lahmacunlu böreği, Kakesi yeryüzünde benzeri yoktur. Kayası, kameri ve müşemmesi eriklerinin benzeri yeryüzünde yoktur. Meğer cennet bağlarında ala... Ama kayısısı diğer vilâyetlere götürülemez. Çok naziktir. Elrnası gayet l.âtiftir. Ayvası da çok lezzetlidir. Göbeğini oyup masteki sakııı koyup külde pişirilirse mülâyemet ve kuvvet verir. Limonu, turuncu, zeytini, cevizi, üzümü gayet meşhurdur. Sanayünden atlası, Haresi, Darabisi, Hilâlisi, Kutnisi, abası, kadifesi meşhurdur.
GARİP VE ACAYİP
Şam sokaklarında sürü sürü keçiler gezer. Her birinin memesinde beşer altışar okka südü vardır. Tulum gibi sarkıp gezer. Sahibi (Halebüssisül asfar?) diye süt satar. Süt isteyene hemen sağıp verir. Fazlasını yine keçiye verir. Daha Şam'da ne garip şeyler vardır. Defterdarzâde Mehmed paşa vâli iken yaptığı nüfus yazımında 600 bin adam yazılmıştır. Böyle bir adam deryasıdır.
ŞAMDA BULUNAN NEBİLER ZİYARETGAHI
VE VELİLER MEZARLARI
Evvelâ, Kaysun dağının tepesindeki düzlükte bir yüksek kubbe içinde, Hazreti Muhammed'in taşa tesir etmiş mübarek ayaklarının nakışı vardır. Buradan Dımışk'ı temaşa etmişler ve geri dönüp (Dünya cennetine girmem) buyurmuşlardır. Bu dağda şehre karşı bir mağara vardır. Oada işçler, Yediler, Kırklar makaxxıları vardır. Yine bir mağara içinde Melikülcevad'ın kabri vardır. Yine Melik Şirgûh, Salihiyye yakınında Şehinşah ibn Eyup merkadi vardır. Yine buranın kuzeyinde (Hâbil makamı) dedikleri yuvarlak ve kırmızı bir taş vardır. Kabil Hâbil'i o taş ile öldürmüştür. Yine buraya yakın (Açlar rnağarası) vardır. Yahudiller kırk Nebiyi buraya hapsetrnişler, yedi sene hazin sesleri işitilip kırkı da (Sf 111) açlıktan ölmüşlerdi derler. Yine Salihiyye içinde Muhiddin Arabi'nin merkadi vardır. Yâşı 78, vefatı 576 (1) dir. Cebel-i Hayyüsselc (Diri kar dağı)'ndan yazın Şam'a kar getirilir. Bu dağda (kar kurdu) da vardır. Yine bu dağ'da Ebüs selc ziyareti vardır. Sahabedendir derler. Ona yakın Ebüs Selci Hindi, ilâhî aşk içinde olup, en soğuk günlerde çırıl çıplak kar üstünde kalırmış. Selim han Mısır'a giderken, Mısır fethini müjdelemiş. Dönüşte Selim han, onun vefat etmiş olduğunu öğrenince mezarı üzerine bir kubbe yaptırmak isuemiş, fakat rüyasında (Ya Selim, dünya ve ahrette çıplak gezip, ancak maksadım, Cemâlûllahı müşahede idi. BeBenim nâşım üzerine lütfedip bir yük yapma) der. Ve Selim han da vaz geçer.
RİBVE DAĞI : Şam'dan bir merhale uzaktadır. Dağın tepesinde Hazreti isa'nın havarilerinden gömülüdür. Orada Muaviye bir mescid yaptırmıştır. Ribve nehri bu dağın eteğinden çıkıp Beride nehri ile birleşerek Kasımiyye kalesi yakınında Akdenize dökülür. Bu Ribve'de bir mağara vardır. O taraf ahalisi Hazreti İsa bu mağarada doğdu derler ama, doğrusu Beytüllahm'da doğduğudur. Dağın eteğinde yusi? Nebi gömülüdür.
Şimdi Şam'da olan ziyaretleri yazalım. Ümeyye câmii yanında 12 bin peygamber gömülüdür derler. Sabittir. Câmiin ortasında Hazreti Yahya'dır. Zamanındaki bir hükümdarın, kendi kızı ile evlenmesine fetva vermediği için Sabastiyye'de İncil okurken şehit edilmiştir. Yine bunun yakınında isa makamı, Hızır makamı, Enbiyalar kapısı. Birler, Üçler, Yediler, Kırklar makamları; avluda Hazreti Âdem adımları olup, câmii ziyaretleri burada tamam olur.
Koyun kapısı yakınında, Emevilerden Hazreti Muaviye, Harp ibn Ümeyye, Yezid, buna yakın hazreti İkrime, evlâtlarından hazreti Hişam, hazreti Amr, Hazreti Halid, İkinci Muaviye, Mervan bin Hakem, hazreti Mıs'ab bin Zübeyr, Abdülmelik oğlu Velid, Abdülmelik oğlu Seyhan, Seyhan oğlu Eyüp, Ömer bin Abdülâziz başka bir kubbe altında gömülüdür. Nureddin Şehid rüyasında Hazreti Peygamberi görüp (Şu zalimler kabrime girmek isterler. Yetiş) buyurur. Nureddin derhal bir ordu ile Medine'ye gidip bütün Medinelileri toplar ve ziyafet verir ise de, rüyasında gördüğü adamları göremez. Bu toplantıya gelmeyen kimse var mıdır? diye sorar. Kendi halinde, hal ehli iki kişi vardır derler ve zorla onları da getirir ve söyletir. Meğer, Resulü Ekremin kabri altına lâğım kazmak üzere lâğım içinde kazmalarıyla yedi arkadaşları da yakalanır. Nureddin hepsini katleder. Nureddin Şehid böyle büyük bir zat idi. Şam mahkemesi yakınında gömülüdür. Şehrin kuzeyinde Şeyh Arslan (Sf 112) makamı. Mübarek gecelerde sarı renkli bir Arslanın Şam sokaklarında gezdiği görülmüştür derler. Emevî câmiinin kuzeyinde Melik Tahir, paşa sarayının dış kapısında, Şeyh Salih, Şeyh Halil (iki kardeştirler. Uhud gazvesinde Peygamberin izni ile müşrikleri bunlar katlettiklerinden cellâtların piridirler.)
Koyun kapısı yakınında Muaz ibn Cebel ki, sahabedendir, Vatile binil Eska' ashaptan olup, Bilâli Habeşi'nin yanında gömülüdür. Abdullah bin Besendil sahabedendir. Hişam bin Abdülmelik, Elmelikülmuazzam İsa, Kesan kapısında, Şeyh Kennas, Şeyh Sam'un, Şeyh Ahmet Sürûcî, Şeyh İbrahim Havânî, Şeyh Elhan, Şeyh Ebû Şa'rî, Şeyh Bekkâr (Halk arasında çıplak gezerdi. Kadınlar hamamına girerdi. Hatunlar ona sabun sürerlerdi. Bir gün ağanın hatununa sabun sürerken bir tas içine tükürüp kadına içirir. Hatunun karnını sığayarak manevi evlâdım der. Meğer kadının kırk yıldır çocuğu olmazmış. Dokuz ay sonra bir çocuğu olur.) Ulu bir sultandır. Şeyh Fahreddin Irakî, Gazâlî Paşa (Mısır Çerkes paşalarındandır), Mevlâ Hazreti Hurrem efendi, Şeyhülislâm Taceddin efendi, Şeyh Mehmed Reşidi, Abdullah Belhî, Abdülhalim, Zeynelâbidin Mehmed, Halimi Çelebi (Kastamonuludur), Mevlânâ Acem Hilmi, (Muaviye'yi sevmezmiş. Allahın hikmeti Muaviye'nin kabri yanına gömülüdür). Şeyh Noktacı Ali efendi, Üveys Halveti, Ahmed bin Kazvini, Şeyh Hasan dede, Acem Yahya, Molla Ahmed Hasan beyzade Çelebi, Defterdar Ebulfadi (bir gece rüyasında Hazreti peygamberi görür, kalk, Şam'a git) buyurur. Hemen hareket eder. Şam'a yakın Kadife kaleye gelince;
Cennet kokusu başladı gelmeğe meşâma
İrişdi gibi kafilemiz menzil-i Şâm'a
deyip vefat eder. Fevri Çelebi (Arnavutluktandır. Bir gece Muhiddin-i Arabî, bize iman ile gel buyurur.) Fevrî derhal islâm olup Şam'da vefat etti. Vefatına târih:
Revan oldu bakaa darına fevrî
Bibliyografya: Evliya Çelebi, Seyahatname, Birleşik Yay., İst. 1996, C. 8-9-10.